EGELİ KADIN YAZARLARDAN BUGÜNÜ GELECEĞE TAŞIYACAK BİR YAPIT: EGE’DEN KÖYLER                           
   Bahri KARADUMAN
    bahrikaraduman@hotmail.com

     Egeli Kadın Yazarlar (EKYAZ) son çalışmalarıyla Ege köylerine yolculuğa çıkıyorlar. Zeliha Akçagüner, Esme Aras, Emine Azboz, Buket Başaran Akkaya, İncila Çalışkan, Esma Zafer Ertan, Sultan Su Esen, Suna Güler, Filiz Gülmez, Emel Kayın, Nevin Konuk, Güzin Oralkan, Zübeyde Seven Turan ve Aysel Solmaz Güntürkün'ün katkı koyduğu yapıt, Vicdan Efe'nin projesi. Adı: Ege’den Köyler*.Ödüllü öykücü Vicdan Efe, bu kez kurgusal öykü yerine belli ki öykünün gerçek kaynağı "insan"ı, yerel özellikleriyle "yer"inde, köy gerçeğinde bulmayı yeğlemiş ve çok iyi etmiş. Sonuçta uzun soluklu, nitelikli bir yapıt ortaya çıkmış.  
     Dünya çok hızlı ilerliyor. Pek çok şey değişiyor, yenileniyor. Bu doğal süreç, bizim insanımıza, bizim coğrafyamıza nasıl yansıyor? Olumlu mu, Olumsuz mu? Bakalım yazarlarımız neler gözlemlemiş, günümüz Ege köylerine, köylüsüne nasıl yaklaşmış? Bu merakla kitabı okumaya başlıyorum.
     Zeliha Akçagüner, Salihli'nin "güzelliği dillere destan" diye nitelediği ALLAHDİYEN köyünü seçmiş. Muhtarın ilgisizliğine karşın halkın sıcaklığıyla önemli bilgilere ulaşmış. Adını Lydia kralı Krezüs'ün kızı Erekdiyen'den aldığı sanılan köyün iki yüz yıllık geçmişi var. Başlıca geçim kaynağı kiraz ve şeftali olan Allahdiyen, Aççagüner'e göre ne köy ne kent. İki kimlik arasına sıkışmış. Kışın köy, yazlıkçıların gelmeleriyle yazın kent görünümü egemen. Kooperatif kurmuşlar, ama yürütememişler. Bu durum "kehribar sarısı çekirdeksiz üzümlerin yetiştiği" bu güzel yöreye hiç yakışmayan bir gerçek. Şimdi üç köyün güç birliğiyle ürünlerini değerlendirme çabasında imişler.
  
Esme Aras, “Aşkın iğne oyalı yeri” diye tanımladığı BAĞYÜZÜ’ne götürüyor okuru. Halkının deyişiyle deli çamlar (meyve vermeyen) ile akıllı çamlar (fıstık çamı) diyarı Kozak’ta bir köy Bağyüzü. Kendilerini “Manav Yörükleri” diye tanıtan halk, bilinçli ve çalışkan. Okuma- yazma bilmeyen yok. Biçki-dikiş kursları, yılsonu sergileri, defileler çağdaş yaşamın gerekleri. Alt yapı sorunları çoktan çözümlenmiş. Kesintisiz, arıtılmış su, köye can veriyor. Milli Mücadele’de Yarbay Ali Çetinkaya’nın Bağyüzü’nü 2. karargâh olarak kullanması köylünün onuru. Değerli bir endüstriyel tarım ürünü olan fıstık, zeytin ve üzüm başlıca geçim kaynakları. Bunlara Kozak taşı da denen granit işlemeciliği de eklenmiş. Nişan ve düğün törenleri, doğum mevlidleri, vakit namazını beklemeden kılınan cenaze namazları, sosyal yaşamlarının renkliliğini, kültürel yapılarını ve geleneklerini eksizsiz yaşatmalarının etkili örnekleri. Köy halkının içtenliği, insanı sarıp sarmalayan tutumu Esme Aras’ı çok etkilemiş. Dönüş yolunda devasa bir kaya üzerine yerleştirilmiş Atatürk heykelini görünce de sanki büyülenmiş. “Vatan sevgisini taçlandıran bir örnek” diyor Aras.
     Emine Azboz’un başlığı: Afrodiça’da Bir Köy: KIZLAN. 3B(balık-bal-badem) ile ünlenen Datça’ya gömülmeyi vasiyet eden Can Yücel’in söylemiyle kadınların yurdu Afrodiça’nın en kalabalık köyü Kızlan. Azboz, önce Balıkaşıran ve Emecik’i mitolojik bilgilerle tanıtıyor. Kızlan, bir gözü Akdeniz’e, bir gözü Ege’ye bakan hem kıyı hem deniz köyü. Karasal özelliği ağır bastığı için halkın geçim kaynağı tarım ve hayvancılık. Balıkçılık zevk için yapılıyor. Geniş arazili varsıl bir köy burası. Ne var ki uzun süre yapsatçılar için kolay bir kazanç kapısı olmuş; Gebekum örneğinde olduğu gibi doğa tahrip edilmiş. Bugün koruma altında. Şimdilerde köylü huzurlu, dingin bir yaşam içinde. Zaten hapishanesi olmayan ender ilçelerden biri Datça. Sanki Apollon’un aydınlığı tüm yarımadayı aydınlatıyor. Strabon’un “Tanrı, sevdiği, uzun ömürlü olmasını istediği kullarını Datça yarımadasına atar.” sözünü anımsatıyor Emine Azboz ve dostlarını içten bir dille yaşadığı bu köye davet ediyor.
     Buket Başaran Akkaya, Saruhanlı’ya bağlı bir orman köyü olan YENİOSMANİYE ‘yi anlatarak köy özlemini gidermeye çalışıyor. Burası geleneklerine, göreneklerine, kültürlerine bağlı, konuksever bir Çerkez köyü. Akkaya bir düğünü eksen alarak Yeniosmaniye’nin yerel değerlerini, Çerkezlerin renkli dünyalarını dile getiriyor.
     İncila Çalışkan, tanınmış bir yöreyi Bandırma’nın KUŞCENNETİ Köyü’nü anlatıyor. Çiftçilik, büyük baş hayvan besiciliği yapılan bu köy 220 haneli. Su Ürünleri Kooperatifi, Köy Kalkınma kooperatifi ve Süt Birliği, köylünün emeğini değerlendirmedeki bilincini gösteriyor. Köydeki internet salonu, doğumların hastanede, aşıların özel doktorda yaptırılması kente çok yakın olmalarının ve modern yaşama çabuk alışmalarının göstergeleri. Hitler zulmünden kaçan bilim adamlarını Atatürk’ün Türkiye’ye davet etmesi, köyün kaderini değiştirmiş. 1938’de Almanya’dan İstanbul’a gelen kuş bilimci (ornitolog) Prof. Kurt Kosswik, Güney Marmara’da kuşların göç yollarını incelerken buraya gelir. Göl ve yörenin “kuş cenneti” olduğunu anlar. Yetkilileri uyarır, köylüyü eğitir. Bu cennetin şimdi 266 tür kanatlı meleği var.
   Kitabı derleyen Vicdan Efe, ALEMŞAHLI’yı koyu sohbetlerin mekânı olarak tanıtıyor. Sarıgöl’ün Denizli sınırındaki en uç köyü Alemşahlı, fazla değişime uğramamış. Devletin verdiği tütün kotası azaldığı için köylü bağa yönelmiş. Üzümden ve hayvancılıktan para kazanıyor. Derin kuyu sondajıyla suya kavuşmuşlar. Azla yetinmesini biliyorlar; ama yine de devlet desteğine muhtaçlar.
   Kitabın mutlaka okunmasını istediğim için diğer yazarların saptamalarını özetlemeyeceğim. Dikili’nin şirin diyarı DENİZKÖY’ü Esma Zafer Ertan incelemiş. Söke’nin GÜLLÜBAHÇE Köyü Sultan Su Esen’in kalemiyle hayat buluyor. Datça’yı mekân edinmiş Suna Güler, ballıbadem diyarı Sındı ve Hızırşah köylerini özellikle kooperatifleşmenin önemini vurgulayarak anlatıyor. Filiz Gülmez’in seçimi Kula’nın EMRE Köyü. Yunus Emre ve hocası Tabduk Emre’nin mezarları bu köyde. Emre, geçim sıkıntısı ve işsizlik nedeniyle çok göç vermiş bir yöre. Karabağlar’ın her yıl “Üzüm Şenliği”nin yapıldığı KAVACIK Köyü’nü Emel Kayın; Edremit’in TAHTAKUŞLAR Köyü’nü Nevin Konuk tanıtıyor. Güzin Oralkan’ın seçimi Urla’nın balık deryası BALIKLIOVA. Zübeyde Seven Turan, vazgeçilmezi Karaburun’un “keklik öten, kekik biten” diye tanımladığı SARPINCIK Köyü’nü “Börklüce öğretisinin gölgesinde serinleyen nice erdemli, ışıklı insan” tanımanın mutluluğuyla anlatıyor. Aysel Solmaz Güntürkün de Uluborlu’nun KÜÇÜKKABACA Köyü’nü içten bir dille okura sunuyor.
     Egeli Kadın Yazarlar, gidip gezdikleri, hatta birkaç gün kaldıkları bu yerleri sosyal, ekonomik, kültürel özellikleri; coğrafi yapılarıyla bizlere aktarıyorlar. Onlar birer bilim insanı değiller. Niyetleri bilimsel verileri paylaşmak değil. Amaç, yüreklerindeki insan sıcaklığı ve sanatçı duyarlığıyla bugünü geleceğe taşımak. Yapıt, amacına ulaşan başarılı bir çalışmanın ürünü. Bu tür ortak çalışmalarda bazı yanlışlar çokça yapılıyor; oysa bu kitap özenle hazırlanmış. Vicdan Efe, bu nedenle çalışmalarında kendisini yalnız bırakmayan Filiz Gülmez’e, Yayla Boztaş’a, Emine Şimşek Emiral’a ve özellikle editörlük sorumluluğunu üstlenen Emel Kayın’a kitabın girişinde teşekkür etmeyi unutmuyor. Emeği geçen tüm yazarları ben de gönülden kutluyorum. Bu tür işlevsel yapıtlar, toplum adına büyük önem taşır. Dileğim Ekyaz’ın yeni projelerinin de işlevsel olması ve çok sayıda okurla buluşması.
……………………..

*EGE’DEN KÖYLER/ EKYAZ Derleyen: Vicdan EFE/ Nezih-Er Yayınları

2010 İZMİR TÜYAP ETKİNLİKLERİ

2010 İZMİR TÜYAP ETKİNLİKLERİ
Fuar ayrıntıları için resme tıklayınız